hold to

  1. (söz, vait vb.) tutmak, sadık kalmak, sözünde durmak, (karar vb.'den) dönmemek, sebat etmek.
    He holds to his promise.
fikrinde ısrar etmek Verb
bir karara bağlı kalmak Verb
sorumlu/mes'ul tutmak.
kefalet tertip etmek Verb
para kısıtlaması politikasına bağlı kalmak Verb
müşterinin siparişine uymak Verb
altı kişi almak Verb
vermek Verb
dikiş tutturamamak Verb
mevkiinden ayrılmak Verb
istifa etmek Verb
mevkinden ayrılmış olmak Verb
bir mevkiden ayrılmış olmak Verb
kâbına erişmek,
mec. eline su dökebilmek, boy ölçüşebilmek.
He is not fit to hold candle to
Ali when it comes to learning foreign languages.
öldürme tehdidi altında tutmak Verb
silah tehdidi ile
bir gayri menkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade etmek Verb
bir gayrimenkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade etmek Verb
O senin eline su dökemez. Sentence
boy ölçüşmek, denk olmak,
argo aşık atmak.
şeytana yol göstermek, kötülere yardakçı olmak.
yöneticilik sorumluluğu gerektiren bir mevkide bulunmak Verb
boy ölçüşmek, denk olmak,
argo aşık atmak.
bir kayyumu bir hesaptan sorumlu yapmak Verb
sarılmak Verb
sebat etmek Verb
inancına sımsıkı sarılıp elden bırakmamak Verb
tutunmak Verb
birine yardım eli uzatmak Verb
birini bir şey için ümitlendirmek Verb
birini kışkırtmak Verb
birine geleceği parlak ve renkli göstermek Verb
sonuna kadar dayanmak Verb
bir konuyu gelecek toplantıya ertelemek Verb
fiyat yükselmesini düşük düzeyde tutmak Verb
fiyatların yükselmesini düşük düzeyde tutmak Verb
durmadan çalışmak Verb
birine sözünü tutturmak Verb
birine vaadini tutturmak Verb
bir esir için fidye istemek.
birini gülünç duruma düşürmek Verb
(jüri) sanığı suçsuz ilan etmek Verb
bulmacanın anahtarı elinde olmak Verb
malların sahibi olmak Verb
çağdaşlarının aynası olmak Verb
ücret zammını yüzde 15'te tutmak Verb
hattı kapamadan beklemek Verb
eline su dökememek Verb
kâ'bına erişememek, eline su dökememek, (mukayese kabul etmeyecek derecede) aşağı olmak.
He cannot
(= is not fit to) hold a candle to you: O sizin elinize su dökemez/kâ'bınıza erişemez/tırnağınız olamaz.
birinin eline su dökememek Verb
birine yüz pound sus payı ödemek Verb
hâkimlik mevkii için aranan vasıflar
hiçbir şeyi saklamamaya karar vermek Verb
dilini tutsun diye birine rüşvet vermek Verb
gezdirmek Verb, Maritime Traffic
bir gayri menkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade eden deyim
oturum yapmak Verb
silah tehdidi
birşeyi herşeyin üstünde tutmak Verb
elinde teminat olarak hisse senedi tutmak Verb
fiyatlar yükselecek diye elinde hisse senedi tutmak Verb
elinde hisse senedi olmak Verb
hattı kapamadan beklemek Verb, Communication
katılırcasına gülmek, güle güle kasıkları çatlamak.
He made us cry with laughter: Okadar güldürdü
ki gözlerimizden yaş geldi.
(bir kimseyi/şeyi) uzak tutmak, uzaklaştırmak, yaklaştırmamak, kıpırdatmamak.
He kept me at bay with
a long knife. He keeps illness at bay by eating lots of oranges.
to hold/keep the enemy at bay: düşmanı iyice kıstırmak, düşmana göz açtırmamak.